Geceydi. Uykum yoktu. Elimde telefon, içimden bir ses “bi’ şeyler dönsün” dedi. Açtım Slotter ’ı. Ne var ne yok diye bakarken takıldım Blue Heart’a. “Ne bu şimdi?” dedim. Mavi kalp… romantik mi, gizemli mi belli değil. Ama bir his vardı içimde. Dedim ki, “Hadi bakalım, görelim bu mavi kalp ne iş.”
Oyun bir açıldı… vay arkadaş. Yalnız bu iş başka. Yani böyle şatafatlı değil, öyle uzaylı kaçaklı animasyonlar da yok. Ama albenisi var. Zarif duruyor. Bi’ ağırlığı var. Diyorsun ki, “Bu oyunda iş var.”
Blue Heart deyince aklına ilk ne gelir? Aşk mı? Belki. Ama bu oyunda mesele aşk değil. Mesele… o kalbi yakalamak. Oyunun konsepti biraz dedektiflik, biraz soygun havası. Ama öyle film gibi değil. Romantik bir entrikanın içindeymişsin gibi hissettiriyor.
Yüzükler, mücevherler, elmaslar… her sembol başka bir hikaye. Ve o Blue Heart sembolü… ah be! O ekranda belirdi mi, kalp hop oturuyor, hop kalkıyor. Üç tanesini yakaladın mı, işin rengi değişiyor. Bonus oyuna geçiyorsun. Orası da apayrı bir sahne.
Bonus oyun geldiğinde öyle bir atmosfer var ki, “şimdi bir şey olacak” diyorsun. Dönüyor, düşüyor, çarpıyor… bazen tam umudu kesmişken bir anda pat! 150x geliyor. Ve sen o an sadece paraya değil, moraline de kazandırıyorsun.
Bak, bir şeyi net söyleyeyim: Blue Heart oynayacaksan adres belli. Slotter. Çünkü sistem yağ gibi. Arayüz net, oyunlar pürüzsüz. Donma, kasma, saçmalık yok. Açıyorsun, çayını alıyorsun, rahatça dönüyorsun.
Slotter’ın sunduğu atmosferle Blue Heart birleşince, ortaya keyifli bir gece çıkıyor. Bazen kaybedersin, bazen kazanırsın ama bir şey hep sabit kalır: Zevk. Eğlence. Beklentinin o tatlı gerilimi. Bu oyunu Slotter’dan başka yerde oynamak, yani… boşuna kendine çile çektirmektir.
Slotter’ın hızı, ödemedeki hilesizliği, oyun çeşitliliği derken insan kendini değerli hissediyor. Ve Blue Heart gibi bir oyunda bu çok önemli. Çünkü bu oyun, şans kadar his işi de.
Bazen bakıyorsun ekrana… dönüyor. Semboller akıyor. Bir an için başka bir yerde gibisin. Kafandaki dertler uçmuş, sadece o Blue Heart’a odaklanmışsın. Çünkü o kalbi yakalamak, biraz da kendini yakalamak gibi. Bir nevi iç hesaplaşma. Hem eğleniyorsun, hem düşünüyorsun.
Kazandığında içinden şu geçiyor: “Bu gece bu oyuna denk gelmeseydim, ne olurdu?” Ve işte o cümle… her şeyin özeti oluyor.
Şimdi itiraf edeyim, “Action Money” adını ilk gördüğümde dedim ki; bu ya çok boş bi’…
Gece saat 2. Telefon elimde, gözüm uykulu ama beynim açık. Slotter ’a girdim, şöyle bi’…
Gece yarısı... sessizlik. Elimde telefon. “Bi’ spin atalım, Nightwing misin ne misin” dedim. Açtım Slotter…
Denizlerin altı karanlık derler ama bu oyun aydınlatıyor be kardeşim. "Release the Kraken" dedin mi…
Uzaklardan gelen o esrarengiz çağrı var ya hani... İşte o "The Great Egypt". Kumların altından…
Madame Destiny Megaways, yahu sen hiç bir slot oyununa bakıp da "Bu oyun bana bir…